24 Mart 2014 Pazartesi

KANSER KOKUSU VE ERKEN TEŞHİS

Yakında hastalıkları kokularından erken teşhis mümkün olabilecek. Uzmanlar bu hafta, koku alan bir makinanın meme kanserini teşhis etmekte meme röntgeni kadar başarılı olduğunu ve bunu diğer hastalıkları da aynı yöntemle tespit edebilen aletlerin izleyebileceğini açıkladılar.

Kanser geçiren insanlar ve yakınlarının oluşturduğu bir dayanışma grubundan Joanie, "Size delice gelebilir ama aklım başımda inanın" diyor ve eşi prostat kanseri olduğu sırada nasıl burnuna hep bir çürük kokusu geldiğini anlatıyor. Koku kanser tedavisi başarılı olunca geçmiş ama 2012'de yeniden aynı kokuyu almaya başlayan Joanie korkuya kapılmış. Ve haklı da çıkmış, bu kez kendisine akciğer kanseri teşhisi konulmuş.
Bir çok kanser hastası ve yakınları kokuyu farketmiyor olabilir ama Joanie gibi hastalığı kokuyla farkeden çok kişi var.
Filadelfiya'daki Monell Kimyasal Duyular Merkezi'nden George Preti "Bana bu konuda yazan çok kişi oldu" diyor. Bunlar arasında hemşireler ve uzmanlar da varmış ama bu anlatımların hemen hiç biri bir araştırmaya dayanmıyor.
Tarih boyunca doktorlar teşhis sırasında, hastalarının nefesini, idrarını, dışkısını, terini, cildini koklayagelmiş. 2011 yılında yazılan bir makalede onlarca hastalıkla ilgili "koku notları" ele alınmıştı.



Yakınlarda yapılan bir deney de insanların hastalandıklarında kötü kokular yaydıklarına dair kanıtlar sundu.
Stockholm'daki Karolinska Enstitüsü'nden Mats Olsson liderliğindeki bir araştırma ekibi sekiz sağlıklı gönüllüye dar pamuklu tişörtler giydirdiler ve yarısına içinde bir şey olmayan bir sıvı yarısına da hafif grip benzeri belirtilere yol açan bir kimyasal karışım enjekte ettiler.
Bir ay sonra deneye katılanlar geri çağırıldı ve bu sefer, iki gruba geçen sefer yapılan enjeksiyonun tersi verildi.
Sonra bütün tişörtler toplandı ve kol altı kısımları kesilerek şişelendi. Bu şişelerden püskürtülerek sıkılan hava bir gönüllü jüriye koklatıldı ve kokuları yoğunluk, kötülük ve sağlıksızlık bakımından sıralamaları istendi. Sonuçta olumsuz özellikleri en öne çıkan kokuları hasta olan gruba ait tişörtlerin taşıdığı belirlendi.
Tabi Olsson Psychological Science adlı bilim dergisinde sonuçları yayımlanan bu deneyin çok küçük çaplı olduğunu kabul ediyor ama yine de hasta insanların vücutlarının hem diğer insanları bulaşıcı hastalığa karşı uyarma hem de yardıma ihtiyacı olduğu sinyallerini vermek için belli kimyasal maddeler salgılıyor olduğuna inanıyor.

Londra'daki Hijyen ve Tropik hastalıklar Okulu'ndan (London School of Hygiene and Tropical Medicine) Val Curtis de kökü kokunun bir sebebi olduğunda hemfikir. "Beyindeki tiksinme duyusunu yaratan sistem bizi, hastalığa yol açabilecek şeylerden uzak tutmak üzere evrilmiş. Gezegenimizde en tehlikeli şey başka insanlara yakın olmak" diyor.
Mats Olsson açısından, yürüttüğü tişört deneyinin ilginç yanı, insanların hastalığın kokusunu çok keskinleşmeden önce, çok daha hafif rahatsızlıklarda bile alabildiğini görmek olmuş.
Kanser için, erken teşhis çok önemli ama bizlere doktora gitmeyi düşündürecek belirtiler ortaya çıktığında hastalık genellikle çok ilerlemiş oluyor.
George Preti yumurtalık kanseri örneğini veriyor. "Karabiber çekirdeğini düşünün bir de soğan büyüklüğünü. Hastalığın karabiber çekirdeği kadarken teşhis edilmesi gerekiyor ama genellikle soğan büyüklüğüne geldiğinde tanı konuyor" diyor.
Preti yumurtalık kanserinin kokusu sayesinde doktorların hastalığı çok küçükken farkedebilmesini umuyor. Vücutlarımız günlük normal işleyişleri içinde çeşitli kimyasal maddeler salgılıyorlar.
Preti kanserli hücrelerin metabolizması yani işleyişinin normal hücrelerden farklı olduğunu dolayısıyla farklı bir kimyasal madde ve farklı bir koku salgıladığını söylüyor.
Bu insanın koklayarak farkedebileceğinden çok daha hafif bir koku olabilir ama çeşitli kanser türlerinin ya da başka hastalıkların kokularını tanımak üzere eğitilmiş köpekler pekala hastalığı erken teşhis edebilir. (İnsanların beş milyon köpeklerin 300 milyon koku reseptörü var)

Preti Penn Vet Çalışan Köpekler Merkezi'ne danışmanlık yapıyor. Burada dört köpek yumurtalık kanseri taşıyan dokuları tanımak üzere eğitiliyor. Preti köpeklerin bunu yüzde 90 kesinlikle başardıklarını anlatıyor. Fakat, amaç bu köpekleri hastanelerin kanser bölümlerine yerleştirmek değil. Şimdilik amaç "yumurtalık kanserinin kendine özgü kokusunu" belirleyebilmek.
Bu saptandığında Preti'nin çalışma arkadaşı Charlie Johnson "elektronik burun" ya da "e-burun" denilen bir cihazı bu kokuyu tanımak üzere programlayabilecek.
Johnson'un buluşu olan cihaz her birine bir DNA dizisi iliştirilmiş yüzlerce karbon nanotüp yardımıyla insan burnunu taklit ediyor. Bu dizinler havadaki kimyasal karışımı bir elektrik sinyale dönüştürebiliyor. "Dolayısıyla tırnak ucunuz kadar küçük bir yongayı bir köpeğin burnu kadar hassas kılabilirsiniz" diyor. İşte o zaman hastaneler bu cihazla donatılarak hastalığın erken teşhisinde büyük bir adım atılması umuluyor.
Uzun vadede ise tansiyon aleti gibi kolayca herkesin kullanabileceği erken teşhis cihazlarının geliştirilerek evlere, hatta ceplerimize kadar girmesi hedefleniyor.

BBC muhabiri William Kremer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder